İklim ve Çevre Sözlüğü
Özellikle Sanayi Devrimi sonrası insanlığın Dünya üzerinde bıraktığı iz ivmelenerek artmaya başladı ve bu durum küresel anlamda bir dengesizlik ve bozulma ile sonuçlandı. Fosil yakıtların kontrolsüz kullanımı, çevreye karşı duyarsız üretim sistemleri ve yoğun endüstriyel faaliyetler, ormanlık alanların azalması ve değişen tüketim alışkanlıkları sonucu bugün yüz yüze olduğumuz en büyük küresel kriz olan iklim değişikliği meydana geldi. Peki bu değişikliğin etki alanları nedir? İklim ve çevre denildiğinde bilinmesi gereken temel kavramları İklim ve Çevre Sözlüğünde bulabilirsiniz.
A
Antroposen-İnsan Çağı
İnsan yapımı nesnelerin ağırlığının dünyadaki tüm canlıların ağırlığını (biyokütle) aştığı dönem. Yani yeryüzündeki tüm plastik, tuğla, beton ve diğer insan yapımı nesnelerin, gezegende yaşayan bitki ve hayvanların ağırlığından fazla olması durumu.
İlk kez 2000 yılında Paul Crutzen ve E. F. Stoermer tarafından insan kaynaklı iklim değişikliğini tanımlamak üzere ortaya atılan Antroposen terimi, Antik Yunanca'da Antropos kelimesi "insan" kavramını ifade ederken -sen eki "yeni" anlamına gelen kainos kavramından gelmektedir. Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte doğa üzerinde bırakılan insan kaynaklı etki ivmelenerek artarken türlerin yok oluşu ile birlikte biyoçeşitlilik kayıpları, okyanusların asitliğinde artış, her bir ekosistemde daha önce rastlanmamış bir kimyasal ve fiziksel düzensizlik meydana gelmiştir.
Yerkabuğunu oluşturan katmanları çeşitli jeolojik zamanlara bölerek inceleyen bilimsel otorite Uluslararası Stratigrafi Komisyonu tarafından henüz resmi olarak açıklanmamış olsa da Holosen çağının bittiği ve Antroposen çağının içine adım atıldığı birçok bilim insanı tarafından savunulmaktadır.
B
1,5 Derece
1,5 Derece Dünyamızın havale eşiği olarak da bilinmektedir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) hazırladığı 1,5 ºC Küresel Isınma Özel Raporu’na göre, iklim değişikliği sebebiyle küresel sıcaklıklar şimdiden sanayi dönemi öncesi seviyenin yaklaşık 1°C üzerine çıktı. Fosil yakıt kullanımı ve sera gazı salımları mevcut şekilde devam ederse sıcaklıkların 2030 ile 2052 arasında 1,5 ºC artacağı öngörülüyor. Küresel ısınmayı 1,5 ºC ile sınırlandırmak ise ekosistemlerin varlığını koruyabilmesi ve yaşam alanlarının tahribatının önüne geçmek için oldukça önemli. Bu sınırın aşılmaması için ise küresel çapta hızla artan sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar net sıfır noktasına inmesi gerekiyor.
D
Döngüsel Ekonomi
Bir üretim sisteminde meydana gelen her atığın ortadan kaldırılmasını veya yeni bir kaynak olarak kullanımını önererek son ürünün kullanım ömrünü uzatmayı amaçlayan bir ekonomik modeldir. İlk kez 1990 yılında çevre ekonomisti olan D. Pearce ve R.K. Turner tarafından “Doğal Kaynakların Ekonomisi ve Çevre” adlı kitabında bahsettiği Döngüsel ekonomi; doğrusal (lineer) ekonominin "üret, kullan,at" şeklinde önerdiği sürece karşı geliştirilen bir kavramdır. Döngüsel Ekonomi modeli ile üretimden tüketime zincirin herhangi bir adımında oluşan atıklar bir diğer üye için kullanılabilir olur ve böylece hammadde ihtiyacı en aza inerken kaynak verimliliği ve çevresel fayda artar; kapalı bir devir sistemi oluşturarak karbon emisyonunu en aza indirir. Sürdürülebilir ve inovasyon tabanlı bu yeni üretim modeli sistemin birbirinden beslendiği bir model oluşturulmasının gerekliliğini savunur. Bu model ile Dünya üzerinde yer alan kaynaklar sınırsız gibi değerlendirilmez ve üretim ya da tüketim sonrası oluşan son ürünlerin tamir (repair), yeniden kullanım (reuse), yeniden amaçlandırma (repurpose), ileri dönüşüm (upcycling) ve son seçenek olarak geri dönüşüm (recycle) yoluyla kullanıma kazandırılması söz konusudur. Bu sayede çevreye karşı sorumlu bir üretim ve tüketim modeli geliştirilirken bu sorumluluk üretici ve tüketici arasında bölünmüş olur ve bu iki tarafın işbirliğine bağlıdır.
F
Fosil Yakıtlar
Kömür, petrol ve doğalgaz, en yaygın bilinen fosil yakıt kaynaklarıdır ve ölü organizmaların oksijensiz ortamda milyonlarca yıl çözülmesi ile oluşur. Yüksek miktarda karbon içeren bu kaynaklar yakıldığında karbondioksit açığa çıkar ve bu gaz atmosferde birikmeye başlar. Biriken bu gaz sera etkisini artırarak küresel ısınmanın başlıca sebebini oluşturur.
G
Gezegensel Sınırlar-Planetary Boundaries
İnsanlık İçin Güvenli Bir Faaliyet Alanı ya da Kritik Eşik olarak da bilinir. Gezegensel sınırlar hayatın devamlılığı için gezegenin sürdürdüğü kritik bazı döngülerin ne oranda insan etkisi altında olduğunu ve tehlikenin boyutlarını anlatan bir çerçevedir. 4’ünün şimdiden ihlal edildiği 9 gezegensel sınır şu şekilde sıralanır:
Stratosferik ozon tabakasının incelmesi
Biyoçeşitlilik bütünlüğünün bozulması (İhlal edildi.)
Kimyasal kirlilik
İklim değişikliği (İhlal edildi.)
Okyanus asitliğinin artması
Tatlı su kaynaklarının tüketilmesi
Arazi bozulumu/değişimi (İhlal edildi.)
Azot ve fosfor taşınımının bozulması (İhlal edildi.)
Atmosferik aerosollerin* birikimi
*Katı veya sıvının havada heterojen dağılarak oluşturduğu karışımlar
H
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli-IPCC
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından 1988 yılında bilimsel çalışmaların esas alınarak iklim değişikliğinin nedenlerini, etki ve risk alanlarını ve bu risklere karşı alınabilecek tedbirleri belirli aralıklarla değerlendirip raporlamak için kurulan uluslararası bir yapıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Bürosu temsilcilerini üye devletler tarafından yapılan oylama sonucu belirlerken 195 üyesi ile gerçekleştirdiği oturumlarda bir araya gelerek karar alıcıları doğrudan ilgilendiren değerlendirmeler sunar. Değerlendirme Raporları çatısında süregelen bilimsel çalışmaları tarayan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli; Fiziksel Bilim Temeli, İklim Değişikliğinin Etkileri, Uyum ve Hassasiyet; ve İklim Değişikliği ve Azaltım adlı 3 ana çalışma grubu ile geniş literatür çalışmaları yaparak çıktıları geçmiş dönem raporları ile sentezler ve karar vericiler ve kamuoyu ile buluşturur.
İ
İklim
İklim, en basit ifade ile, yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlemlenen tüm hava koşullarının ortalama durumudur. İklim sistematik olarak değerlendirilirken zaman ve mekan ölçeğindeki değişiklikler, gözlemlenen uç
değerler ve değişkenlik dikkate alınır. Geniş anlamı ile iklim, belirli süre içerisinde belirli bir alandaki hava koşullarının ve atmosfer bileşenlerine ilişkin gözlemlenen sayısal değerlerin (ortalamalar ve değişkenlikler) istatistiksel olarak nitelendirilmesidir. Genellikle bu ortalama durum belirlenirken 30 yıllık gözlem değerleri dikkate alınır.
Hava durumu ve iklim kavramları arasındaki temel fark, zaman ve mekan ölçütüdür. Hava durumu, görece küçük bir bölgedeki atmosfer koşullarının (yağmur, sıcaklık, rüzgar hızı) kısa süreli durumudur.
İklim krizi ise insan faaliyetleri sonrası gözlenen iklim değerleri normallerinin üzerine çıkması ile yaşanan küresel sıcaklık artışı durumudur.
K
Karbon Emisyonu-Karbon Salımı
Karbon gözlemlenebilir evrende en çok bulunan elementlerden biridir ve diğer tüm elementlerden daha fazla bileşik oluşturur. Bu element bilinen tüm canlılar için hayati bir önem teşkil eder ve canlı faaliyetleri sebebiyle doğal dengenin bir parçasıdır. Normal şartlarda çoğunun toprak altında olması beklenen karbon fosil yakıtların kontrolsüz kullanımı,, artan enerji talebi ve sera gazı salımı gibi çeşitli insan faaliyetleri ile yeryüzüne çıkarak karbon salımını meydana getirir. Yeryüzüne çıkan bu gaz, diğer seragazları gibi, Güneş’ten gelen ışınların uzaya dönmesini engelleyerek sera etkisi yaratır ve bu ışınların atmosferde sıkışmasına sebep olur. Bu salım zaman içinde küresel ısınmaya ve beraberinde buzulların erimesine, deniz seviyesinin yükselmesine sebep olur. İnsan faaliyetleri sonucu meydana gelen bu hasar karbon ayak izi adı verilen ölçü birimi ile hesaplanmaktadır ve belirlenen bir kişi, ürün, faaliyet gibi bir örneklemin belirlenen bir zaman aralığında miktar olarak sebep olduğu karbon salımına işaret eder.
P
Paris Anlaşması
2015 yılında Paris’te iklim krizine karşı küresel ölçekte bir sosyo-ekonomik dayanıklılık geliştirmek adına gerçekleştirilen 21. Taraflar Konferansı sırasında kabul edilip 22 Nisan 2016’da imzaya açılan ve 4 Kasım 2016’da yürürlüğe giren anlaşmadır. Paris Anlaşması Birleşmiş Milletler tarihinde devreye giren en hızlı çevre anlaşması olma niteliğine sahiptir. Konferansın gerçekleştirilmesinin ardında yatan sebep 1992’de imzaya açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) ve 1997’de bu çerçeve sözleşme altında imzalanan Kyoto Protokolü’nün belirlenen etki düzeyine ulaşılamamış olmasıdır. Paris Anlaşması ile üye devletler yeni bir rota oluşturarak kendi ülkelerinin sera gazı emisyonlarını düşürme yolunda adım atarken küresel sıcaklık artışının sanayi ve endüstri öncesi döneme kıyasla 2 derecenin altında tutulması hedefleniyor. Ek olarak gelişmiş ülkelerin yoksul ülkelere yardım ederek iklim değişikliğine adaptasyonu sağlamaları ve yenilenebilir enerjiye geçişlerinde bu ülkelere destek olmaları bekleniyor.
P
Permakültür
Permakültür doğanın süregelen işleyişlerinden ilham alarak geliştirilen bir ekolojik tarım modelidir. Bu modelde doğal habitatın içinde bulunan canlılar, birbirleri ile destekleyici etkileşimlerde bulunur ve ihtiyaçlarını sürdürülebilir ve dengeli bir şekilde karşılayabilmektedir. 1978’de permakültürün öncüsü olarak bilinen Avustralyalı araştırmacı, yazar, bilim insanı ve öğretmen Bill Mollison tarafından sürekli anlamına gelen permanent ve tarım anlamına gelen agriculture kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur.
Ekosistemlerin çeşitliliğine, esnekliğine ve yeteneklerine sahip ve tarımsal olarak üretken sistemlerin bilinçli bir şekilde oluşturulması ve bakımının sürdürülmesi anlamına gelen bu tarımsal modelin Bill Mollison'a göre 3 etik ilkesi mevcuttur:
Yeryüzüne Özen Gösterme: Var olan tüm yaşam sistemlerinin; içinde bulunan canlı ve cansız bütün varlıklar ile; devamı ve çoğalması için gerekli koşulların sağlanması.
İnsanlara Özen Gösterme: İnsanların gıda, barınak, eğitim, tatmin edici iş ve keyifli insan ilişkileri gibi yaşamlarının sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlamak için ihtiyaç duyduğu kaynaklara ulaşımlarının sağlanması.
Nüfus ve Tüketime Sınır Getirme: Var olan ihtiyaçlarımızın kontrol altında tutularak belirtilen ilk iki ilke için zaman, enerji ya da para gibi destekleyici nitelikte kaynak oluşturulması.
S
Sera Etkisi
Sera gazları atmosferde hem doğal hem de insan kaynaklı olarak bulunabilen ve kızılötesi ışınları absorbe etme (içine çekme/emme/tutma) özellikleri ile bilinen gaz veya bileşiklere verilen isimdir. Bu gaz veya bileşiklerin sera gazı ismi ile anılması Güneş’ten gelen ışınları tutarak atmosfer yapısında sera etkisi yaratmalarından kaynaklanmaktadır. Başlıca sera gazları karbondioksit (CO2), diazot monoksit(N2O), metan(CH4) ve ozondur(O3). Fosil yakıt (kömür, doğalgaz vb.) kullanımı, bazı endüstriyel üretim süreçleri ve ormansızlaştırma gibi çeşitli insan faaliyetleri atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunun (oranının) artmasına sebep olur. Bu durum tutulan ışın miktarının ve dolayısıyla küresel sıcaklık ortalamasının artması ile sonuçlanır.
S
Su Ayak İzi
Tükettiğimiz mal ve hizmetler karşılığında ihtiyaç duyulan(kullanılan/tüketilen) su miktarının göstergesi.
Su ayak izi 3 ayrı şekilde sınıflandırılır:
Yeşil su ayak izi: Üretim süreçlerinde tüketilen yağmur suyu miktarını ifade eder.
Mavi su ayak izi: Bir mal veya hizmetin üretiminde tüketilen yeraltı ve yüzey su kaynaklarının miktarını ifade eder.
Gri su ayak izi: Mevcut su kalitesi standartlarını sağlayabilmek için kirlilik yükünün bertaraf edilmesi ya da azaltılması amacıyla kullanılan tatlı su miktarıdır.
S
Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Sürdürülebilirlik bir sistemin var olan akışına, düzenine, dengesine aynı şekilde devam edebilmesi durumuna denir. Diğer bir deyişle gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme becerisini kısıtlamadan günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktır. Sürdürülebilirlik gelecek nesillere yaşanabilir bir Dünya bırakmayı hedeflerken bir dizi yaklaşımı da özünde barındırır:
İnsanların yoksulluktan kurtarılması
Barışçıl, adil ve kapsayıcı toplumlar için yönetişim sistemleri geliştirilmesi
Kriz önleme ve dayanıklılığı artırma çalışmalarının yapılması
Kalkınma için doğa temelli çözümler geliştirilmesi
Temiz ve karşılanabilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi
Kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2016 yılında evrensel bir çağrıda bulunmuştur. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları adı altında belirlenen 17 amaç; tüm insanların barış ve refah içinde, adil şartlarda yaşadığı ve gezegenin korunduğu bir Dünya düzeni kurmayı hedeflemektedir.
Y
Yenilenebilir Enerji
Sürdürülebilir enerji olarak da adlandırılır. Doğal süreçlerden elde edilerek tüketilme hızında daha yüksek bir hız ile yenilenen enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
Güneş enerjisi
Hidrolik enerji
Biyokütle enerjisi
Jeotermal enerji
Rüzgar enerjisi
Dalga enerjisi
Yeryüzünde sınırlı miktarda bulunan fosil yakıtların aksine kendini yenileme özelliğine sahip bu enerji kaynakları karbon odaklı enerji üretimi sisteminden çıkmak için önemli bir kurtuluş yolu oluşturur.
Yeşil Badana-Greenwashing
Şirketlerin bir ürün ya da hizmetin gerçeğe aykırı şekilde sürdürülebilir, çevreye karşı tehlikesiz hatta faydalı olduğu üzerine algı yaratmak ve masumiyet ispatlamak amacıyla tasarladıkları iletişim faaliyetlerine yeşil badana denir. İngilizcede temizlemek, aklamak anlamına gelen washing kelimesi ve yeşil anlamına gelen green kelimesinin birleşiminden oluşarak yeşil aklamayı ifade eder. Terim ilk kez 1986 yılında New York’taki bir otelin odalarına “Havlunuzu tekrar kullanın, doğayı koruyun.” şeklinde ekonomik fayda kaygısı güderken “çevreci” bir kimliğin arkasına saklanarak notlar bırakması sonucu Jay Westervelt tarafından kullanılmıştır.
Comments