Benimle bir fazla!
Küresel anlamda her yıl insan tüketimi için üretilen gıdanın ⅓’ü israf edilirken sağlıklı gıdaya ulaşımı kısıtlı insan sayısı 800 milyondan fazla. İsraf edilen gıdanın ¼’ü ile Dünya üzerindeki açlığın son bulacağı gerçeği de bu noktada daha çarpıcı bir hale geliyor. Dünya sınırlı kaynakları ile bizlerin en temel ihtiyacını karşılamaya çalışırken üretim ve ürüne ulaşım konusunda arada oluşan bu büyük boşluk yalnızca sosyal değil çevresel problemlerin de başında geliyor. Her yıl çöpe dökülen gıda küresel sera gazı salımının %8’ini oluştururken tarımda kullanılan suyun %25’inin de israfına sebep oluyor. Bu tüketilmeyen gıdanın yetiştirilmesi için her yıl Çin büyüklüğünde bir toprak parçası kullanılıyor.
Tüm bu verileri ya da ne anlama geldiklerini bilmiyor olabilirsiniz. Fakat bugün bu satırları okuyorsanız gıda israfı konusunda bir zamanlar benim olduğum noktadan Dünya’ya bakıyor ve bu konuda üzerinize düşeni sorguluyor olmalısınız: “Ben ne yapabilirim?”.
İşte bu kadar basit gözüken fakat barındırdığı cevaplar ile kafalarda başka soru işaretleri doğuran bir cümle ile başladı benim gıda israfı ile mücadelem. Çocukluğumda yaz aylarını anneannem ve dedem ile köy evimizde, bahçecilik ile uğraşarak geçirmemden geliyordu gıdanın hikayesine ilgim. İklim krizi kavramı ile tanıştığımda da ilk dikkatimi çeken yine bu hikaye oldu. Gıda ile iklim krizi arasındaki bağı fark edince bu konuda bireysel olarak neler yapabileceğimi sorgulamakla işe başladım. Araştırdıkça aslında alınabilecek bir sürü aksiyon olduğunu gördüm fakat bu kadar kökten bir değişime nasıl gidebilirdim, adapte olabilir miydim gibi sorular benim bir süre daha yerimde saymama sebep oldu. Tam bu dönemde Kaya’nın paylaşımları ile karşılaştım ve Youth for Good ile tanıştım. Kaya; sürdürülebilirlik yolculuğunda karşılaştıklarını burada paylaşıyor, kendi dönüşümü ile ilham olmak için çabalıyordu. Onun bu hikayesini dinlediğimde fark ettim ki alınan en küçük aksiyon bir diğerine yaklaşmamda bana motivasyon olacak ve belki de hayatımdaki bu değişiklik bir başkasına ilham vererek etkimi artırmamı sağlayacak.
İlk adımın bu gücünü fark ettiğimde değişime öğrendiklerimi çevrem ile paylaşarak başladım. Bildiklerimi paylaştıkça insanların kafalarında soru işaretleri uyandırdığımı gördüğüm zamanlar da oldu, kendi sorularıma cevap bulduğum zamanlar da. Bu paylaşım çemberleri sayesinde çevremde gıda alanına ilgi duyan ve israf konusunda harekete geçmek isteyen insanları fark etmek beni “yapabileceklerim” listesinde bir adım yukarıya taşıdı: gıdamı nasıl saklıyorum.
Bu zamana kadar mutfak alışverişlerime liste ile gider, mümkün olduğunca lokal ürünleri tercih etmeye çalışırdım. Fakat aldığım ürünleri doğru saklamak konusunda hiçbir soru işaretim yoktu çünkü bunu yıllar içinde ailemden öğrenmiştim. Araştırmalarıma başladığımda ise gözüme çarpan noktalardan biri şu oldu; öğrendiklerimin çoğu süregelen alışkanlıklardı, doğru yöntemler değildiler. Zaman içinde çeşitli gıdaların nasıl saklanması gerektiğini, ömrünün sonuna yaklaşıyorsa nasıl değerlendirebileceğimi öğrendim.
Bu adımı tamamlarken aslında birçoğumuzun israf konusunda ne kadar dikkatsiz davrandığını gördüm; ambalajlarda yer alan etiketleri okumuyor, alışveriş sırasında en mükemmeli bulmak için reyonların önünde dakikalar harcıyorduk. Çocukluğumda gördüğüm hepsi birbirinden farklı renkte ve şekilde olan domatesler geldi aklıma bir gün, mahalle manavında aynı renk ve boyuttaki domateslere bakarken. Kenarındaki çizik, ucundaki ezilme, rengindeki sararma sebebiyle almadığım sebze ve meyvelere ne olduğunu düşündüm. Yenilebilir olduklarını biliyordum ama elim hep en parlak renkli olana gidiyordu. Bıraktığım için beni çok mutlu eden alışkanlık işte tam burada başladı: mükemmel meyve ve sebzeyi arama! Artık yenilebilir fakat “dışlanmış” olanları tercih etmeye, tüketebilecek durumdaysam TETT (Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi) VE STT (Son Tüketim Tarihi)’si yaklaşan ürünleri almaya başladım.
Belki de en çok gözümü korkutan adıma gelmiştim artık: kompost yapma. Ev halkının da hayatını değiştirmek gerekecek olan ve en fazla emeği isteyen adımlardan biri buydu. Pandemi dönemine denk gelen bu adımı ablamda kaldığım süre boyunca yapmak bir hayli kolaydı, arka bahçede kazdığımız çukura gün aşırı organik atıklarımızı gömüyorduk. Fakat kendi evime döndüğümde bu sistemi devam ettirmek için farklı ihtiyaçlarım doğmuştu ve bu alışkanlığı şimdilik bir kenara bırakmıştım.
Minik adımlar ile kendi mücadelemi veriyordum ki bu ilgimi ve çabamı gören Kaya, önce “Sen de yolculuğunu Youth for Good’da paylaşmak istemez misin?” sorusu ile beni bu 2 kişilik dev kadronun bir parçası olmaya davet etti; sonra da Fazla Gıda isimli sosyal girişim ile tanıştırarak bireysel dönüşümümü profesyonel hayatıma taşımaya. “Burası tam senlik.” diye söze başlayarak anlattığı o girişimde bugün bütüncül ve dijital bir atık yönetim sistemi geliştiren ekibin bir parçası olarak 1 yıldan fazla süredir çalışıyorum. Tüketiciler ile işletmeleri gıda kurtarma hareketinde buluşturan FAZLA isimli uygulamanın arkasındaki ekip israf ile mücadelesinde benimle bir fazla!
Fazla Gıda ile yollarımızın kesişmesinden kısa bir süre sonra kompost yapımı adımına geri dönüp neler yapabileceğimi yeniden araştırmaya karar verdim ve minik balkonumda bu sürece devam edebileceğim bokashi kompostu ile tanıştım. Bu serüveni bir sonraki yazımda detaylıca aktarmak için sabırsızlanıyorum!
Bugün bahsettiğim bu adımları uygulamaya ve etkimi artırmak için neler yapabileceğimi sorgulamaya devam ediyorum. Bazı günler tüm bu adımları tamamlamakta başarısız oluyorum, bazı günler ise bu konuya yabancı birinin ilgisini çekmekten dolayı son derece mutlu. Tüm bu hikayede aklımda tutmaya çalıştığım ve her gün kendime hatırlattığım tek bir şey var: Bu senin yolculuğun, her zaman başarmak ve en iyisi olmak zorunda değilsin; denemeye, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ettikçe değişimi göreceksin.
Comentários